Türkiye ekonomisi 1980 sonrası dönemde, daha önce yirmi yıldır (1960-1979) uygulanan ithal ikamesine dayalı planlı sanayileşme modelini terk ederek, istikrar ve liberalleşme programı uygulamıştır. Programın öncelikli hedefleri arasında, enflasyonun kontrol altına alınması, destek ve döviz kuru ayarlamalarıyla ihracatın arttırılması, ithalatın serbestleştirilmesi ve finansal liberalleşme sayılabilir. Uzun dönemde ise yabancı sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi ve kamunun ekonomideki ağırlığının düşürülmesi amaçlanmıştır. Bu reformların büyüme ve üretkenliği etkilemesi doğaldır. Bu etkilerin ortaya konması gelecekte büyümenin korunması ve sürdürülmesi açısından son derece önemlidir. Bu çalışmanın amacı, Türkiye ekonomisinde ve özellikle imalat sanayiinde reel hasıla büyümesinin temel kaynaklarını ortaya koymak ve sektör bazında bölgeler arası üretkenlik karşılaştırmaları yapmaktır. Karşılaştırmalar ve değerlendirmeler 1980-2000 dönemine ilişkin 21 yıllık verilerle ve imalat sanayiinin iki haneli ISIC (revize 2) alt-sektörleri ve Istatistiksel Bölge Birimleri Sınıflaması (NUTS, düzey 1) çerçevesinde yapılmıştır. Büyümenin kaynaklarını belirlemede "büyüme muhasebesi" yöntemi izlenmiştir. Bu yönteme göre, bir ülke veya bölgenin mal ve hizmet üretimi ile işgücü, sermaye ve teknoloji arasında istikrarlı bir ilişki vardır. Bir ekonominin büyüme potansiyeli, faktör birikimi ve faktör üretkenliği artışları tarafından belirlenmektedir. Bununla birlikte bölgenin coğrafi konumu, kurumsal yapısı ve dış ticaret ilişkileri gibi faktörler bu üretim faktörlerini ve büyümeyi dolaylı biçimde etkileyecektir. Ancak, uygulamaya dönük araştırmalarda, ülke veya bölgelerin coğrafi konumları, kurumsal yapıları gibi faktörlerin kısa dönemde değişmeyeceği kabul edilerek, faktör birikimi ve factor üretkenliğindeki artışlar analize dahil edilmektedir. Buna bağlı olarak çalışmada, faktör birikimi ve factor üretkenliğindeki artışları analiz etmek üzere, Solow tarafından ileri sürülen ve sonraki yıllarda Jorgenson ve Griliches gibi iktisatçılar tarafından geliştirilen toplumsal üretim fonksiyonu temel alınarak, sektörel üretkenlik analizleri ve bölgesel karşılaştırmalar yapılmıştır. Işgücü üretkenliği, sermaye üretkenliği ve çoklu faktör üretkenliği sektörel olarak ve bölgeler bazında tahmin edilmiş ve 3. ve 4. bölümlerde sonuçlar özetlenmiştir. Genel olarak ulaşılan sonuç şöyle özetlenebilir: Gelişmekte olan ülkeler geleceğe ilişkin sanayi politikalarını oluştururken, serbest ticaret, sermayenin serbest dolaşımı, daha sıkı iletişim ve ulaşım şartlarına göre hazırlamak durumundadırlar. Gelecekte, büyük ölçüde bilişim ve iletişim teknolojilerine dayalı hizmet sektörünün önemli büyüme kaynağı olacağı açıktır. Ancak, yeterli bir imalat sanayi altyapısı olmayan gelişmekte olan bölgelerde imalat sanayi sektörlerinin büyümeye önemli katkılar sağlamaya devam edeceği açıktır. Bu durumda, Istanbul (TR1), Batı Marmara (TR2), Ege (TR3), Doğu Marmara (TR4), Batı Anadolu (TR5), Akdeniz (TR6), Orta Anadolu (TR7), Batı Karadeniz (TR8) ve Güneydoğu Anadolu (TRC), bölgelerinin sahip oldukları sanayi yapısına dayanarak kaynaklarını bir yandan katma değeri daha yüksek olan yatırım malları sektörlerine doğru kaydırmaları, diğer yandan bilişim ve iletişim teknolojilerine dayalı modern hizmet sektörüne yönlendirmeleri gelişmeleri açısından zorunludur. Ancak, belli bir sanayi birikimine henüz ulaşamayan Doğu Karadeniz (TR9), Kuzeydoğu Anadolu(TRA) ve Ortadoğu Anadolu (TRB) bölgelerinin yörenin kaynaklarına dayalı tüketim malları sektörlerinde başarılı olmaları beklenmektedir.